باب: الطيب
عند الإحرام،
وما يلبس إذا
أراد أن يحرم،
ويترجل ويدهن.
18- İhrama Girerken Koku Sürmek, İhramlının Giyeceği Şeyler,
İhramlının Taranması Ve Yağ Sürmesi
-وقال
ابن عباس رضي
الله عنهما:
يشم المحرم
الريحان،
وينظر في
المرآة،
ويتداوى بما
يأكل: الزيت
والسمن. وقال
عطاء: يتختم
ويلبس
الهميان. وطاف
ابن عمر رضي
الله عنهما
وهو محرم، وقد
حزم على بطنه
بثوب. ولم تر
عائشة رضي
الله عنها
بالتبان
بأسا، للذين
يرحلون هودجها.
- İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: İhramlı kimse güzel kokulu
bitkiyi koklayabilir, aynaya bakabilir, zeytin yağı ve hayvansal yağ ile tedavi
olabilir." - Ata "İhramlı
kimse yüzük takabilir, para kesesi giyebilir" demiştir. - İbn Ömer r.a. karnına bağladığı bir bezle
ihramlı iken tavaf etmiştir. - Aişe
r.anha ise, binekle seyahat edenler için kısa iç donu giymelerinde bir beis
görmemiştir.
حدثنا
محمد بن يوسف:
حدثنا سفيان،
عن منصور، عن
سعيد بن جبير
قال:
كان
ابن عمر رضي
الله عنهما
يدهن بالزيت.
فذكرته
لإبراهيم،
قال: ما تصنع
بقوله: حدثني
الأسود، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت: كأني أنظر
إلي وبيص
الطيب في
مفارق رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
وهو محرم.
[-1537-] Saîd İbn Cübeyr şöyle anlatır: "İbn Ömer r.a. vücuduna zeytin
yağı sürerdi. Bu olayı İbrahim en-Nehaî'ye hatırlatınca bana, "Sen onun
görüşünü ne yapacaksın?!" dedi.
[-1538-] Aişe r.anha şöyle demiştir: "Resûlullah'ın, ihramlı iken
başının ayırım yerlerinde bulunan kokusunun ışıltısı hala gözlerimin önünde
gibidir."
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن عبد الرحمن
بن القاسم، عن
أبيه، عن
عائشة رضي
الله عنها،
زوج النبي صلى
الله عليه
وسلم، قالت:
كنت
أطيب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
لإحرامه حين
يحرم، ولحله
قبل أن يطوف
بالبيت.
[-1539-] Aişe r.anha şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e, ihrama girerken ve (şeytan taşlayıp traş olarak) ihramdan çıktığı
sırada (ziyaret) tavafından önce koku sürerdim".
Tekrar: 1754, 5928, 5930
AÇIKLAMA: Buharî yukarıdaki konu başlığı ile bir önceki
hadiste "halûk" adlı kokunun yıkanmasının giysilerle ilgili olduğunu
beyan etmek istemiştir. Çünkü ihramlı bir kimse üzerinde zaferan sürdüğü bir
şeyi giyemez. Fakat bedende bulunan kokunun devam etmesini yasaklamamıştır.
Buharî, hadiste yer alan "kokulanma"ya, taranma, yağ
sürme gibi konuları da eklemiştir. Çünkü hepsi insana ferahlık verme ve
süslenme gibi ortak bir anlam taşımaktadır. Bu başlıkla Buhari bir anlamda,
"İnsana ferahlık veren diğer şeyler de kokulanma kapsamında
değerlendirilir. İhramlı kimseye bunlar haram değildir" demiştir.
Güzel koku koklamak konusunda Saîd İbn Mansûr şöyle demiştir:
"Ikrime ve Eyyûb yoluyla İbn Uyeyne'nin naklettiğine göre İbn Abbas,
ihramlı kimsenin güzel koku koklamasında bir sakınca görmemiştir."
Güzel koku konusunda farklı görüşler vardır: İshak'a göre
mubahtır. Ahmed ise tevakkuf etmiş/görüş belirtmemiştir. Şafiî'ye göre
haramdır. Malik ve Ebu Hanife'ye göre ise mekruhtur. Görüş ayrılığının kaynağı
şu görüştür: "Kendisinden koku elde edilen her şey hiçbir ihtilaf
bulunmaksızın haramdır, diğerleri İse haram değildir.
Aynaya bakma konusuna gelince; İbn Abbas'ın bu konuda,
"İhramlı kimsenin aynaya bakmasında bir sakınca yoktur" dediği
nakledilmiştir. Tedaviye gelince, İbn Abbas'tan nakledildiğine göre ihramlı
kimse yenilen şeyler ile tedavi olabilir. İbn Abbas şöyle demiştir:
"İhramlı kimsenin eli ve ayakları yandığı zaman onlara zeytin yağı ve
eritilmiş yağ sür". İhramlı iken yağ sürülebilmesi, yağın kokusuz olması
şartına bağlıdır.
1539 nolu hadis, ihrama girilmek istendiği zaman koku sürünmenin
müstehap olduğuna ve ihramdan sonra da daha önce sürülmüş olan bu kokunun devam
edebilmesine delil olarak getirilmiştir. İhramdan önce sürülen kokunun, renk ve
kokusunun devam etmesi zarar vermez. Sadece ihramlı iken koku sürünmek
haramdır. Bu, alimlerin çoğunluğuna ait görüştür. Malik'e göre haramdır, fakat
bundan dolayı fidye vermek gerekmez. Malik'ten diğer bir rivayete göre fidye
gerekir.
Muhammed İbn Hasen şöyle demiştir: "İhramdan sonra da aynen
kalacak şekilde bir kokuyu ihrama girmeden önce sürmek mekruhtur."
Malikîlerin delilleri şöyledir: İbnü'l-Müntesjr'in,
"gusül" konusunda geçen rivayetine göre Hz. Peygamber koku
süründükten sonra gusül abdesti almıştır. Rivayet şöyledir; "Hz. Peygamber
hanımları ile birleştikten sonra ihrama girmiştir." Hz. Peygamber'in
adeti, her hanımı için ayrı ayrı gusül abdesti almaktı. Bu durum, zaruri olarak
daha önce sürmüş olduğu kokudan hiç bir iz kalmamasını gerektirir. Fakat biraz
önceki rivayette bulunan "(Güzel bir şekilde) koKar bir halde ihramlı
olarak sabahlardı" ifadesi bu görüşü reddetmektedir. Bazı Malikîler
mazeret olarak Medinelilerin uygulamasının bunun tersi yönünde olduğunu ileri
sürmüşlerdir. Bu görüş Nesaî'nin Ebu Bekir İbn Abdurrahman ibnül-Haris İbn
Hişam'dan rivayet ettiği şu delil ile eleştirilmiştir. Buna göre Emevi Halifesi
Süleyman İbn Abdülmelik hacca gittiğinde alimlerden bir grubu bir araya
getirmiştir. Bunlar arasında Kasım İbn Muhammed, Harice İbn Zeyd, İbn Ömer'in
oğulları Salim ve Abdullah, Ömer İbn Abdülaziz ve Ebu Bekir İbn Abdurrahman
İbnü'l-Haris bulunmaktadır. Süleyman İbn Abdülmelik onlara ziyaret tavafından
önce koku sürünme konusunu sormuş bu alimlerin hepsi sürmesinin sakıncası
olmadığını ifade etmişlerdir. Bu alimler, Medineli tabiîn alimleridir ve hepsi
aynı görüşte müttefiktir. Buna göre, ziyaret tavafından önce koku sürmenin caiz
olmadığı nasıl iddia edilebilir.
Akabe cemresinden (büyük şeytana taş atıldıktan) sonra koku
sürünmek ve diğer ihram yasaklarının kalktığına dair delil olarak
getirilmiştir. Cinsel ilişki ve cinsel ilişkiye götüren ön davranışlarla ilgili
yasak ise Kabe'yi tavaf edinceye kadar devam eder. Bu durum, hacda,
yasaksızlığa geçmede iki aşamanın olduğunu göstermektedir.
Tıraş olmayı, haccın gereği olan ibadetlerden (nüsük) sayanlar -
alimlerin çoğunluğunun görüşü ve Şafiîlerde de sahih olan görüş böyledir- koku
sürünme ve az önce sayılan diğer ihram yasaklarının ancak traş olduktan sonra
yapılabileceği görüşündedir. Resûlullah'ın haccında önce şeytan taşlayıp sonra
traş olması daha sonra da tavaf etmesi bu görüşe dayanak teşkil etmektedir Eğer
koku sürünmek şeytan taşladıktan ve traş olduktan sonra olmasaydı hadisteki,
"Kabe'yi tavaf etmeden önce" ifadesi tavafla sınırlı tutulmazdı.